27 Haziran 2016 Pazartesi

Barselona Barselona

İşte Gaudi'nin şehri Barselona...

Ankaranın o soğuk havasından sonra Barselonanın o sıcacık ortamına gelmek bir anda rahatlattı beni. Bu şehrin bir başka havası var, kendimi memlekette gibi rahat hissediyorum. Yabancı değilim herkes bizden gibi. Tek fark herkes İspanyolca konuşuyor, İngilizce bilmem bana pek yardımcı olmuyor maalesef, sorduğum sorulara sıcak bir gülümseme ve arkasından uzun bir İspanyolca tarif ile cevap alıyorum.

Kaz Dağları’ndan Küçükkuyu’ya Kamp Macerası




Kaz Dağları’nda kamp yapma planlarına çok önceden başlasak da yer ayırtma konusunda geç kalınca zar zor Hızır Kamp’ın uzantısı olan Akyar Kamp alanında yer bulabildik. Akyar kampının güzelliği Zeytinli Çayı’nda yüzebilme imkanı… Evet biraz soğuk ama doğanın içinde olmayı sevenler bu keyfi kaçırmak istemez. Zeytin ağaçlarının gölgesinde çadır kurmak ve gece şehirde göremeyeceğiniz kadar çok yıldız görmek de buraya gelmek isteme sebebiniz olacaktır.

16 Haziran 2016 Perşembe

Lizbon'da bir KHBAG'lı


Görev gereği gitmiş olsak da, çok gezemesek de izlenimlerimizi paylaşmamak olmazdı tabii :) Öncelikle, Lizbon biraz İstanbul, biraz Küba biraz da Akdeniz şehirlerine benziyor. İstanbul'u görmüş olan bir Portekizli toplantıda Lizbon'un İstanbul'a benzerliğinden bahsederken, "Sizde Boğaz var, biz de nehir (Rio Tejo)" dedi. Gerçekten böyle.

Aslında nehir dediklerine bakmayın söylemeseler ben okyanusun uzantısı sanmaya devam edecektim. O kadar büyük ki içinde dev gemiler yüzüyor, Boğaz köprüsü gibi bir köprü (25 Nisan Köprüsü) kuzey ve güneyi birbirine bağlıyor. Üstelik alt kısmından demiryolu geçiyor.


15 Aralık 2014 Pazartesi

Torosların Üç Güzeli : İbradı, Ürünlü, Ormana


1.Gün

Sait Abi uzun zamandır, "Ormana Köyü" diye tutturuyordu. Bir gazetenin tatil ekinde okumuş. Çok beğenmiş. Her gezimizde Ormana Köyü'nü anmadan geçmiyordu. Kısmet 2014'ün Kurban Bayramı'na, yani 4-7 Ekim'e imiş. Arkadaşım Önder programı hazırlamıştı bile. 4 Ekim sabahı saat 02:00 civarı ben, Önder, Sait Abi, Betül yola düştük. Rotamız Konya üzerinden Beyşehir, İbradı.
Sabah 06:00 civarı Beyşehir'de idik. Hava henüz aydınlanmadığı için göl manzaralı bir yerde gün doğumunu izlemeye niyetlendik. Ama  herhalde acemilikten öyle bir yer bulamadık.Arabada hafif kestirdikten sonra, kısa bir Beyşehir gezisi ile Eşrefoğlu Camii'ne ulaştık. Ancak cemaat bayram namazı kıldığından camiyi gezmeyi sonraya bırakarak Eflatun Pınarı anıtına doğru yola çıktık. Bir benzinlikte yol tarifi sorduğumuzda alışık olduğumuz yüz ifadesi ile malum soru gecikmedi. Bu saatte ne yapacaksınız orada :) Beyşehir'e 22 km mesafede olan Eflatun Pınarı'na vardığımızda gün yeni ağarmıştı.Tertemiz ve açık bir hava. Güzelce restore edilmiş, çevresindeki park gayet güzel düzenlenmiş.

Hititler'in yapmış olduğu su anıtı görülmeye değer ve etkileyici. Ancak merak etmeden duramıyorum. Hititler böyle bir anıtı, ıssız bir yerde yapmış olamazlar. Mutlaka yakınlarında
yerleşim yerleri olmalı... Ama yok maalesef.








24 Kasım 2014 Pazartesi

29 Ekim Kaş’ta Kutlanır Arkadaş !

Geçen sene o kadar eğlenip iyi vakit geçirince, daha Kaş’tayken mutabık kalmıştık, seneye de 29 Ekim’de Kaş’a gelmeye. Hem bu sefer genç KHBAG’lılar Arya ve Defne’yi de getirecektik. Ufak tefek sapmalar ile 29 Ekim günü Cumhuriyet Bayramı’nda, Kaş Meydan’da, geçen sene törenleri izlediğimiz VİP Protokol mekanımız Ratatouille’da yerimizi aldık. Kaş’taki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramları, müzik öğretmeni Seyhun Özkul tarafından düzenleniyor her yıl. Geçen yıl, kalabalığa karıştığından kendisini bulamamıştık ama bu yıl kaçırmadık ve törenden sonra gidip tebrik ettik. Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının coşkusunu, heyecanını hiç yitirmemesini diledik.

21 Kasım 2014 Cuma

Kaş Kampımızın 1 günü (tadımlık)

Var mı çadırından çıkıp denizi görmek, görmeyi boşver, onu duymak, kokusunu ciğerlerine çekmek gibisi !

Sevgiliden uzak olmanın hüznünü koy bir yana, koy onu bir kenara... Hadi... Bak hala... Neyse onu yapamasan da güzel bir gün olacak yine. Bu belli...

4 Kasım 2014 Salı

O kadar yürekten çağırma beni, bir gece ansızın gelebilirim


Hani baktığınızda hiç de akılvari birşey değildi benim yaptığım. Sadece 1 gece kalmak için Ankara'dan teee Rize Çamlıhemşin'in hiç bilmediğim bir köyündeki dağ evine gidecektim. Neyse ki tutku duyduğumuz şeyler her zaman akıl gerektirmiyor. Rize yolculuğum da zaten Fırtına Deresi gibi coşan duygularımın esiri olup aldığım uçak bileti ile netleşti.

Endemic arkadaşlarım Alp ve Osman'a (http://endemictours.com/) mesaj atıp, "dayanamıyorum yetti artık Çamlıhemşin'e gitmem lazım" dediğimde pek de şaşırmadılar. Benden beklenesi bir davranıştı bu, onlar da olaya fazla takılmayıp bana yer önerilerinde bulunmaya başladılar. Mevsim itibarı ile pekçok yer kapanmak üzereydi. Neyse ki Meydan Köyü'ndeki İbrahim Abi ve Fatma Abla'nın Goboca Dağ Evi (http://www.gobocadagevi.com/) açıktı, yerim ayırtılmıştı bile.


1 Ekim 2014 Çarşamba

Gel GAB'a Gidelim


İlk durak Hasankeyf… Araçtan iner inmez bizi gören 11-12 yaşlarında bir çocuk, elimizde de fotoğraf makinalarını görünce başlıyor kendi fotoğraf serüvenini anlatmaya, anlattığına göre okulunda bir fotoğraf kulübü bile kurmuş. Hasankeyf’i bize o gezdiriyor, çok da güzel oluyor. Oraya giderseniz Samet’i bulun, hem fotoğraf konuşun hem Hasankeyf’i hakkıyla gezin… Ya da o sizi bulur zaten dert etmeyin. ;) Ama dert edilecek bir şey var ki o da herkesin bildiği gibi bu güzelliğin baraj nedeniyle sular altında kalacak olması. Sadece doğa değil güzellik dediğim, burada yatan bir tarih var… Ne yazık…

30 Eylül 2014 Salı

Güzel Bir Kamp Seçeneği : Sülüklü Göl


Kamp yapmaya çok önceden karar vermiştik. Alternatifleri konuşurken birden Sertaç etkinlik sayfamızda "Sülüklü Göl Kamp Etkinliği"ni açıverdi. Neler götüreceğiz, neler yiyeceğiz, nasıl gideceğiz hızlıca konuştuk, karara bağladık. İş bölümümüz harika.

Kamp ekibinde Murat, Özlem, Arya, Ayşe, Sinan, Sertaç, Gaye ve ben varız. Yelda grip olduğundan gelemeyeceğini söyledi. Gaye’nin ilk kamp deneyimi. O yüzden çok heyecanlı.

Volkan da  iş yerinde son anda çıkan taşınma nedeniyle gelemeyeceğini söyledi.Biraz canımız sıkıldı tabi. Her eksik canımızı sıkar. Cumartesi sabahı Özlem'in evinin önünde buluştuk. Arabalara yerleşmeye çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü gerçekten çaba ve organizasyon gerektiren bir konu. Bir sürü eşya iki araba....

25 Eylül 2014 Perşembe

BEKLE BİZİ GİTO - BÖLÜM IV

6. Gün


Dedaena pansiyondaki son kahvaltımızı yaparken, içimizde bu muhteşem yerden ayrılmanın verdiği bir burukluk vardı. Valizlerimizi ve sırt çantalarımızı aracımıza yükledikten sonra, seyahate başalamadan önceki parolamıza adı geçen yere doğru yola koyulduk. Bekle bizi Gito…


24 Eylül 2014 Çarşamba

BEKLE BİZİ GİTO - BÖLÜM III


4.Gün
 
Güzel bir kahvaltı sonrasında, Batum'a kadar görüş mesafesi olan  Saime Tepesine araç ile geçtik. Dün gerçekleştirdiğimiz yürüyüş rotalarımızı da görebildiğimiz tepeden, Türkiye tarafındaki yayları görebildiğimiz gibi Gürcistan tarafındaki yaylalar da ayaklarımızın altında idi. Özçekimlerimizi ve 2015 KHBAG takvimi için fotoğraflarımızı çekerken, yaylalarda bulunan yerel halkın da gelmesi ile bir anda tepe şenlik alanına döndü.

23 Eylül 2014 Salı

BEKLE BİZİ GİTO - BÖLÜM II


Bölüm II

2. Gün...





Hopa’da konakladığımız otelimizde kahvaltımızı yaparken, buradan sonra bize eşlik edecek olan Osman ile tanıştık. Daha fazla vakit kaybetmeden Artvin’nin Borçka ilçesinde bulunan Karagöle doğru yola çıktık. Yolumuz üzerinde bulunan ve Murat'ın daha önce konakladığı pansiyonda biraz dinlendikten sonra tekrar yolumuza devam ettik. Her karesi bir başka güzel manzaramız eşliğinde Karagöl Milli Parkı'na ulaştık. Karagöl, üzerindeki sis perdesini kaldırmış olarak tüm güzelliği ile bizleri selamladı. Fotoğraf molası esnasında bisikletleri ile çadır kampı kurmaya gelenleri görünce hepimiz iç çekmeden duramadık ve sanki sessizce bunu bizimde yapmamız gerektiğine dair söz verdik birbirimize.

22 Eylül 2014 Pazartesi

BEKLE BİZİ GİTO - BÖLÜM I



Bölüm: I
 


Sertaç’ın 27 Ocak’ta “En Doğu Karadeniz, Uyy” etkinliğini açması ile bir anda kocaman bir çığa dönüşen ve özlemle beklenen bir organizasyondu Doğu Karadeniz Turu. Bir Artvin’li olarak uzun zamandır memleketine gidememiş, yazları ilk fırsatta kendini denizin kollarına atarak tatilini yapan benim için ise kaçırılmayacak bir davetti bu.

Karadeniz fikri bir anda tüm grup üyelerini etkisi altına almıştı bir kere. Karikatürler, bölgeden fotoğraflar, videolar paylaşılmaya başlandı derken, yazı dilindeki lehçelerimiz bile yavaş yavaş yöre halkının o şirin halini almaya başlamıştı :) KHBAG 5 ay öncesinden, damarlarında tam anlamıyla Karadeniz’i hissediyordu artık.

16 Eylül 2014 Salı

Amatör Yelkenci'nin İlk Günü

Şubat ayı boyunca amatör denizci belgesi almak için kursa gittik. Tecrübeli bir kaptan olan öğretmenimiz bize teorik olarak denizciliğin kurallarını anlattı. Ne çok kural varmış, araba ehliyeti almaktan daha teferruatlı. İskele, sancak aborda derken öğrendik bir şeyler ama hepsi teorik. Koltukta oturup izbarço yapmak, oyuncak tekne ile "rüzgar karadan geliyorsa biz de sancaktan aborda isek karadan ayrılmak için önce baş halatı çözerim" demek, "ahanda bele bele burun açar hooop çözdük tonozu, seyir halindeyiz" senaryoları kurmak çok kolay tabi.

Göcek. Foto:Ayşe Keskalan

21 Temmuz 2014 Pazartesi

KHBAG Dedegül Kampı'nda

Bir KHBAG kamp etkinliği de birbirimizi dolduruşa getirerek başlayıp Dedegül dağının eteklerindeki Melikler Yaylası'na kadar götürdü bizi. Ekibin neredeyse tamamının katılacağı organizasyon, tarih değişikliği nedeniyle biraz kayıp vermemize neden oldu. Bu yüzden aklımızın bir kısmını gelemeyen arkadaşlarımıza bırakıp, bir daha gideriz sözüyle etkinliği planladık.


7 yetişkin 1 çocuk, 2 araba, 4 sandalye, 5 çadır, 1 semaver, 1 mangal, zibilyon yeme içme malzemesi ile yine bir kampa daha tam takım hazırdık. İlk ekip bir gün izin alıp Cuma sabahtan yola çıkıp kamp yerini seçme ve günü orada batırma sorumluluğunu üstlendi :P 2. ekip iş çıkışı toparlanıp, bir araba yerleştirme sanatı icra ettikten sonra, 19:15’de kahveleri ve potansiyel yol şarkıları ile harekete geçti.
Yol uzun neyse ki çok konuşuyoz da hissedilmiyo. Ankara-Afyon istikametinde Akşehir üzerinden Yenişarbademli, Beyşehir gölü derken gece 1’e doğru kamp alanına ulaşmayı başardık. Harbiden başardık, zira bir süre sonra telefon da çekmiyo, yollar karanlıkta çok anlaşılmıyo, çeşit çeşit hayvanlar şaşkın şakın yolunuza çıkıyo falan.

24 Haziran 2014 Salı

Kendi Halinde Bir Bozcaada Hikayesi

Bir grup KHBAG'lının "Bi Küçük Eylül Meselesi" filmini sinemada izlerken açtığı Bozcaada etkinliğinin tohumları aslında taaaa Kars'tan dönüş yolunda atılmıştı. Ben filmi izleyen ekipten değilim ama Bozcaada'ya iki sene önce gidip aşık olmuştum zaten. Eeeee madem KHBAG gidelim diyor, gitmemek olmaz...



2 Haziran 2014 Pazartesi

KHBAG CAPON BAÇÇESİNDE



Kırşehir’in Kaman ilçesinde Japon Bahçesi var, gitsek mi diye sordu bir KHBAG’lı. Gezme olur da KHBAG “hayır” der mi ? Doluştuk arabalara. Şarkılar,şakalar, gülüşmeler, olmazsa olmazımız Resul Dündar’dan “Yağarsa Yağmur Yağar” türküsü eşliğinde vardık Japon Bahçesi’ne. Bahçeden önce, Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’ni geziyoruz. Müzenin girişindeki tanıtım kısmı hepimizin ilgisini çekiyor. Plazma ekranın karşısındaki sıralara oturuyoruz. Birden bir kadın silüeti beliriyor. Ve başlıyor bize müze hakkında bilgi vermeye. 




12 Mayıs 2014 Pazartesi

KIPRIS ADASINDA 3 GÜN



KHBAG’ın uçak bileti promosyonlarından sorumlu arkadaşımız Hamuki, taaaaaa 2013’ün Eylül ayında, 2014’ün 1 Mayıs’ı için Kıbrıs bileti aldırdı bize, ucuz diye. Eylül’den Mayıs’ı planlamak... “Allah kerim” dedik, başladık beklemeye. Vakit yaklaştıkça ufak ufak organizasyona da başladık. Kalacak yer, araba kiralama, gezilecek görülecek yerler listesi derken, o gün geldi çattı.



22 Nisan 2014 Salı

Düzce Yolları


Herşey Ayşe’nin başının altından çıktı. Mesaj grubunda hafta sonu şu grup Düzce tarafına fotoğraf gezisi yapıyormuş ben gitmeyi düşünüyorum siz de gelin dedi. Programı görünce, saat 6'da yola çıkılmasından hoşlanmayarak “bırak onları ya biz kendimiz gideriz” dedim. Tamam dediler, tabii ki şaşırmadım. Sonrasında Cuma akşamı plan yapma amacı ile sinema öncesi toplantısından çıkan erteleyelim kararı Esra’nın oynadığı Defne kozu ile rafa kalktı ve Cumartesi sabahı koyulduk yola. İyi ki de koyulduk.

14 Nisan 2014 Pazartesi

Yenice Ormanları KHBAG'dan Sorulur.... :)

Yenice ormanlarına "hadi bu sene gidelim", "hadi önümüzdeki ilkbaharda gidelim" derken, meğer ilk konuştuğumuzun üzerinden iki sene geçmiş. Bu sefer karar verdiğimizde bile mevsim olarak geç kaldığımızı biliyorduk. Buna rağmen, Kendi Halinde Bir Aksiyon Grubunu (KHBAG) tutabilene aşk olsun. Kafamıza bir kez koyduk mu illa gideceğiz, illa göreceğiz.


19 Mart 2014 Çarşamba

Geyikbayırı'nda Kayada Geçen 2 Gün


Spor tırmanışına gönül verenlerin çoğu spor salonları dışında doğada, gerçek kayaya dokunarak tırmanmayı severler. Hem doku, hem ortam, hem farklı zorluklar içeren kaya tırmanışına müsait güzel tırmanış bahçeleri vardır. Şanslıyız ki uluslararası da tanınan ve her yıl popülerliğini arttıran Antalya'ya bağlı Geyikbayırı köyü tam bir tırmanış cennetidir.




Yüreğinin götürdüğü yere git demiş ya yazar, yüreğim bir süredir Geyikbayırı diyordu zaten. Çok kalpten isteyince olaylar da ona göre seyrini buluyor.
Geleneksel kızlar buluşmamızın 4.ayağı için rotamız Antalya diye belli olunca programın sonuna kendim için Geyikbayırı'nı da dahil ediverdim.

10 Mart 2014 Pazartesi

Boşver Kaçıncı Kilometrede Olduğunu Sadece Koş !

Aylar öncesinden planladığımız bir gezi… Asıl amaç Runtalya maratonunu koşmak…

Antalya’da otobüsten inmemizle maceranın başlaması bir oldu… Çantalarımızı gören bir adam yaklaştı ve aramızda şöyle bir diyalog gelişti:

- Siz yürüyüşe mi geldiniz? Evet evet yürüyüşe geldiniz siz. Ne tarafa?
- Olympos
- Hmmm nereyi yürüyeceksiniz orada?
- Bakacaz
- Bakacaksınız !? Gelidonya Feneri’ne gidin
- Gittik oraya biz
- Hııı… şey… oldu o zaman… Kartımı vereyim ben size, takılırsanız arayın.

3 Mart 2014 Pazartesi

Kıtaları Koşarak Geçtik

Kıtaları Koşarak Geçtik 


www.istanbulmarathon.org/tr adresinden kaydımı yapıp, gruba “Bu seneki İstanbul Maratonu 15 km. kategorisi için kaydımı yaptırdım, ilgilenenlere duyurulur” mesajını atmamla, KHBAG’ın ilk maraton macerası da başlamış oldu. Her ne kadar “Acaba zor mu olur? Niye 15 km.? 10 km.'ye katılsak ya” gibi bazı çatlak sesler çıksa da  “olabilir, ya ben de geleyim” nidaları arasında, bir de baktık ki sayımız sekizi bulmuş.



28 Şubat 2014 Cuma

KARS - 8 ay beyaz, 2 ay ayaz, 2 ay yaz

KARS - 8 ay beyaz, 2 ay ayaz, 2 ay yaz 


Bizi Ankara'dan Kars'a getiren Doğu Ekspresi'nden indiğimizde akşam saat sekize geliyordu. Kars'ın kış keşfi için 2 günümüz vardı. İlk gün Çıldır gölü civarı, ikinci gün Sarıkamış civarı gezilecek, kaz, hangel, piti, yerel ne varsa yenilecek, kilo alınarak ve eğlenilerek dönülecekti. Trenden indikten hemen sonra, nefes alırken burnumuzun içinde buz kristalleri oluştuğunu hissettik. Eşyalarımızı otele atıp, yemek yemek için dışarı çıktık, ve işte o akşam bir ocakbaşı restoranında ejder kebabıyla tanıştık. Anoooo, o nasıl bir lezzet.. İçinde hem dana eti, hem koyun eti, hem beyaz et ve daha türlü malzemeler var. Lezzeti damağımızda kaldı gerçekten. İlk günün yorgunluğu var üzerimizde, çok oyalanmadan dinlenmeye geçmek istiyoruz. Restoran nasılsa yakın diye otelden termal içliklerini giymeden ayrılan ben dahil birkaç arkadaş, -16 derece soğuğu içimizde hissedince otele koşarak dönmek zorunda kaldık. Kızların botlarının altında Ankara'dan çıkmadan temin ettikleri çivili tabanlar mevcut. Böylelikle buz kaplı Kars yollarında, kaldırımlarında düşmeden yürüyebildiler.


Kars'taki ilk sabahımızda ilk durağımız Çıldır yolu üzerindeki Azeri - Sünni mezarlığı idi. Yol kenarında, kar altındaki bu tarihi mezarlığın etkileyici bir atmosferi var. Epeyce fotoğraf çektikten sonra, bir sonraki durağımız olan Doğruyol Köyü'ne doğru yol almaya başlıyoruz. Bu esnada solumuzda donmuş Çıldır Gölü de tüm haşmetiyle kendini sergilemeye başlıyor. 





24 Şubat 2014 Pazartesi

Kendi halinde bir tren hikayesi: Doğu Ekspresi..

Kendi halinde bir tren hikayesi: Doğu Ekspresi..




Bu geziyi aylardır heyecanla bekliyorduk hepimiz. Kars’ı kışın görmek, Çıldır Gölü’nün ünlü kış manzarasının parçası olmak, Sarıkamış’ı keşfetmek temel amacımızdı. İlk heyecan tren bileti alırken yaşandı. Zira biz yataklı kompartman almak istiyorduk, ancak aylar öncesinden plan yapmış olmamıza rağmen tren biletleri ancak 15 gün öncesinden satışa çıkıyordu. Sağolsun Hamuki, yolculuktan tam 15 gün önce sabahın köründe bilet gişesinin önündeydi, ancak bir grubun yataklı vagonu kapattığını öğrenip şok olduk, neyse mecburen kuşetli vagondan yerlerimizi aldık. Bu arada da hepimiz harıl harıl ne ki bu kuşetli diye araştırıyorduk, yataklı ile kuşetli arasındaki farkı ekşi sözlükte bir hayli “net” bir biçimde anlatmışlar. Edepli haliyle söyleyelim, “yataklıda siz … , kuşetlide onlar sizi … “ . Hadi bakalım dedik, hayırlısı :))

17 Şubat 2014 Pazartesi

Yine mi Amasra Yine mi Rakı-Balık

Yine mi Amasra Yine mi Rakı-Balık


Bir Eylül akşamı Eymir’de bisiklet turu sonrası yaptığımız balık-ekmek ritüelimiz esnasında, balık yemeye gidelim muhabbetimiz olgunlaşır, gelişir ve Amasra’da rakı-balık-salata etkinliği olarak karşımıza çıkar.  Rota belli, motivasyon tamam peki ya tarih? 14-15 Eylül tarihleri için bir ekip oluştu, ama bu tarihte gidemeyenler ne yapsın? Paylaşılan fotoğraflar ve anlatılanlarla mı yetinsin sadece? Biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar demişler. O tarihlerde gidemiyorsanız 21-22 Eylül’de Alternatif Amasra etkinliği var, gel aksiyoncu geeeelll…


12 Şubat 2014 Çarşamba

Rakı-Balık Cennetindeyiz, Amasra'dayız

Rakı-Balık Cennetindeyiz, Amasra'dayız 



Biraraya her geldiğimizde ilk sohbetimiz nerelere gittik, nerelere gideceğiz, nerelere gitmek istiyoruz oluyor. Üstelik bir gezinin tam ortasındayken bile. Güzel bir Amasya, Niksar, Tokat gezisini tamamlamış, keyif ile araba sürerken birden "Amasra'ya gitmeyi, balık yemeyi, keyif yapmayı" planlarken bulduk kendimizi.. 

Eylül ayı geldi,balık sezonu açıldı. Mevsimin ilk balığını, yerinde yemeliydik. Derken, KHBAG ekibinden bir mesaj geldi: "Haftasonu Amasra'ya gidiyoruz. Gelsene" :) Hemen atladım tabi. Sıcak havaları hiç sevmem, mevsim tam benim mevsimim. Hafif serin, bazen yağmur, bazen güneş. 

6 Şubat 2014 Perşembe

Mavi Kelebek

1. Gün: Üsküp – Makedonya

3 tane resmi dili (Makedonca, Arnavutça ve Türkçe) olan Makedonya'nın başkenti Üsküp çok küçük ve gelişememiş bir şehir olmasına rağmen sanata değer verdikleri ana caddedeki heykellerden belli...Tabi bu heykellerden en önemlisi Yunanların "Hayır o Makedon değil Yunan" ve Makedonların da "Hayır Yunan değil Makedon" diye tartıştığı Büyük İskender.






31 Ocak 2014 Cuma

Meraklı mısınız ? ... Öyleyse ÖzgürCE Dalın !

Meraklı mısınız ? ... Öyleyse Dalın !



Şimdi nereden başlayayım nereden anlatayım bir anda bilemedim.. çünkü dalış için arkadaslarımın “Özgür artık dal” dedikleri zaman 2009 yılına, benim gerçekten dalışa başladığım zaman var o da 2012 yılına denk geliyor.. :)


İnsanın hayatında bir dönem anlam veremediği bir sürü şey olurken, maalesef bir başka konuya dikkatini vermesi çok kolay olmuyor. Sanırım bu durumu herkes bir kez bile olsa deneyimlemiştir. İşte bu dönemlerden birinde ardaşlarım “Özgür artık dal” demesi ile ben de uyandım. Uyandım ama o sıcacık yataktan yorganı üstümden atıp ayaklanmak 2 senemi aldı ... almayaydı iyidi !

30 Ocak 2014 Perşembe

Niksar'ın Fidanları Koyverin Gidenleri

Niksar'ın Fidanları Koyverin Gidenleri 

Doğa Araştırmaları Sporları ve Kurtarma Derneği (DASK) her yıl “Doğada Görüntü Avcılığı Yarışması” düzenliyor. Geçen seneki  Samsun Vezirköprü’de, ondan bir önceki yıl İğneada’da yapılmıştı. Bu sene ise 16-19 Mayıs 2013 tarihleri arasında Tokat’ın ilçesi Niksar’da yapıldı. 

Karslı fotoğraf sanatçısı A. Kadir Ekinci ile tanışmamış, sohbet etmemiş olsaydım, bu seneki DOGAY’a katılmayı aklımdan bile geçirmezdim. Kadir Ekinci’ye, AFSAD’da bir sohbet sırasında, Kars’tan sonra Türkiye’de en çok beğendiği yerin neresi olduğunu sormuştum. O da hiç tereddütsüz, “Tokat” demişti.  O sırada ortada DOGAY mogay yoktu. Sonra bir de baktım, bu seneki DOGAY Tokat’ın ilçesi Niksar’da. Üstelik, aksiyon sever dostlarımın çoğu da orada olacak ! 
Ben durur muyum ? Tabi ki durmam. 17 Mayıs Cuma akşamı iş çıkışı üç araba Ankara’dan Niksar’a doğru yola çıktık.

29 Ocak 2014 Çarşamba

8 gezgin Kaş’ta 4 gün geçirirse ne yapar?

8 gezgin Kaş’ta 4 gün geçirirse ne yapar?



29 Ekim Salı’ysa, bir gün de izin alıp, “ohooo 4 gün tatil yaparız” nidaları, yerini “iyi de nereye gitsek”lere bırakınca grup kendi içinde bölüne bölüne çoğalmaya başlamıştı. Safranbolu-Yenice kombini yaparız diyerek bir konakta yer ayırtanlar, Likya yoluna trekking’e gidenler, yav ben alamadım pazartesi iznimi gelemiycem diyenlerin yanısıra, sessiz bir azınlık “Kaş” deyiverince işin adı hepimiz için kondu. Meğer Kaş’a gidesimiz varmış bizim  :)

26 Ocak 2014 Pazar

Frig Yolu Fotoğraf ve Doğa Yürüyüşü

Frig Yolu Fotoğraf ve Doğa Yürüyüşü

Güneşi yakalamak



Gecenin karanlığında vardık Yazılı Kaya köyüne. Yağmur yağacak, fotoğraf makinalarımızı bile çantalarımızdan çıkaramayacağız endişesiyle gelmiştik. Gecenin karanlığında otobüsten inip de pırıl pırıl yıldızlar ile dolu gökyüzünü görünce, birer küçük gülümseme kondu hepimizin yüzüne.


Otobüsteki kısa bir uykudan sonra gün ağarmaya başlamıştı ki inip havayı kokladık hep birlikte. Doğmakta olan güneşi, ötüşen kuşları rahatsız etmemek için fısıltıyla konuşuyordu herkes ya da bana öyle geliyordu. Gürültü olunca her şey uyanacak ve büyülü güzellik kaybolacakmış gibiydi. Fotoğraf makinalarını boynumuza asıp sessizce keşfe çıktık. Köyün girişinin tersi istikametteki sis bulutu bizi o tarafa yönlendiriyordu.

Madonna Di Campiglio

Madonna Di Campiglio


1993 senesinde Uludağ’dayım. Kayakları ayağıma ilk taktığım zaman. Kaymayı öğrendiğim ilk anlar. Kulağımda hep ‘kaymak uçmaya en yakın his’ küpesi sallanmakta. Özgürlüğüme özgürlük katma arayışında bir pırlantaya rastlamış olmanın paha biçilemez heyecanı. O kıyafetleri giyerken ve kayakların yerine oturmasında o ilk mekanizma sesini duyan ben, sanırsınız ki F-16’nın kokpitine yerleşiyorum. Daha kaymaya başlamadan zaten aklım bir karış havalanmış. Kıyafetler, tamam! Ayakkabılar, tamam! Mekanizma sesi, tamam! ve şimdi sıra en havalı harekette, gözlüğün yavaş yavaş gözlerin önüne indirilmesi ve batonları tutmak, tamam! kalkış için hazırım.  İşte! Bütün bu hazırlıkları unutturan, bembeyaz bir sonsuzluğun içinde kalkış sonrası kendiniz ile baş başa olduğunuz, kafanızı sağa veya sola doğru çok hafif çevirdiğinizde kayağın kar içinde gidiş sesine eşlik eden rüzgârın sizi havalandırma hissi. Uçuyoruz!

24 Ocak 2014 Cuma

Kaptanın Seyir Defteri - 2

Kaptanın Seyir Defteri  - 12 Ekim 2013
Rüzgar sancak tarafından esiyor
Deniz sıcaklığı 27.8º
Rota Katrancık adası

15:45 İskeleden ayrıldık
Tonozu çeken Sinan Kaptan
Sancak halatını çözen Ayşe Kaptan
İskele halatını çözen Yelda Kaptan
Ama asıl kaptan Özgür Kaptan
İlk fotoları çeken Didem Miço
Bunu yazan tosun da, Sertaç Miço

15:48 4 kaptan, 2 miço yola çıktı…

23 Ocak 2014 Perşembe

Kaçkar Masalı



Yazı, Video ve Fotoğrafların Her Hakkı  Sertaç Çağlarca ve K.H.B.A.G. na aittir.

Yaşasın Bağzı Şeyler

Aladağlar - Lahitkaya Zirvemiz


"Olmaz olmaz deme hiç, olmaz olmaz sevgilim. Hayat neler gösterir belli olmaz sevgilim" diye bir şarkı vardır hani. Hakkaten de "olmaz olmaz" dememek gerekiyormuş. Yıllardır günübirlik doğa yürüyüşlerine katılırım. Bu yürüyüşlere katılan arkadaşlar çoğunlukla dağcılıkla da ilgilidirler. Dağda yürümek, zirve yapmak, dağda çadırlı kamp kurmak filan benim için "bilim kurgu" tadında hadiseler idi. Çok çok dağcılık filmleri izlemiş, dağcı arkadaşlarımın fotoğraflarına bakmakla yetinmişimdir.

SEYİR DEFTERİ

Efendiiiiim ne zamandır isteyip de ertelediğim şeylerden biri de, amatör denizci belgesi almaktı yani yelkenli bir tekneyi kullanmayı öğrenmek. Şubat ayında, bir pazar sabahı trekkinge giderken, otobüste, Yelda dedi ki "Sinan ve ben kaptanlık kursuna başlıyoruz." Nerede, ne zaman, nasıl demeye kalmadan, pazartesi akşam ben de onlarla beraber kurstaydım. Yalnız ben devam edemedim iş güç yüzünden. Onlar belgelerini aldılar. 23 Nisan tatilinde de Özgür'le beraber eğitime çıkmaya karar verdiler. Sağolsunlar, kursa gitmediğim, belge almadığım halde, beni de dahil ettiler eğitim programlarına. Onlar mektepli, ben alaylı olarak tekneye adımımızı attık. Kiraladığımız tekne, küçücük minnacık, yaklaşık 8 metre boyunda (denizcilikte metre değil de feet kullanılıyor ama şimdi hesaplayamadım 8 metre kaç feet eder),  yekeli, sevimli mi sevimli bir tekneydi. 

 
 Sinan'ın arabasıyla cuma gecesi yola koyulduk.

22 Ocak 2014 Çarşamba

Biz Kimiz ?



Günübirlik doğa yürüyüşlerinde yolları kesişmiş olan, farklı şehirlerde doğmuş, büyümüş, farklı okullarda okumuş, farklı işlerde çalışan kızlı erkekli bireyleriz. Ortak noktalarımız, seyahat etmeyi, spor yapmayı, yemeyi içmeyi seviyor olmamız. Yeniliklere açığız ve çabuk dolduruşa geliyoruz. =) Hayatın tekrarının olmadığının farkındayız. Bunun için her anımızın keyfini çıkarmaya bakıyoruz. Baki kalan bu kubbede, kendimizce hoş sedalar bırakmaya çalışıyoruz. Güzel anlar biriktirmek istiyoruz. Bu blogda gezdiğimiz, gördüğümüz yerlerden fotoğraflar, anılar, oralara dair öneriler, ipuçları bulacaksınız. Ya da izlediğimiz konserler, filmler, okuduğumuz kitaplar hakkındaki görüşlerimiz, yorumlarımızı. Bağzı şeyler paylaşıldıkça anlamlanır, çoğalır, güzelleşir dedik, böyle bir blog oluşturmaya karar verdik. Biz buradaki aksiyonları yaparken çok keyif alıyoruz. Umarız, siz de okurken keyif alırsınız. 

K.H.B.A.G.

yeni dünyalara başlayacak yolculuklara bu blogadan girilir...


K.H.B.A.G. 

Burası Farklı Boyutta Gezginlerin Bir Dünya Alemi