Bölüm II
2. Gün...
Hopa’da konakladığımız otelimizde
kahvaltımızı yaparken, buradan sonra bize eşlik edecek olan Osman ile tanıştık.
Daha fazla vakit kaybetmeden Artvin’nin Borçka ilçesinde bulunan Karagöle doğru
yola çıktık. Yolumuz üzerinde bulunan ve Murat'ın daha önce konakladığı
pansiyonda biraz dinlendikten sonra tekrar yolumuza devam ettik. Her karesi bir
başka güzel manzaramız eşliğinde Karagöl Milli Parkı'na ulaştık. Karagöl, üzerindeki sis
perdesini kaldırmış olarak tüm güzelliği ile bizleri selamladı. Fotoğraf molası
esnasında bisikletleri ile çadır kampı kurmaya gelenleri görünce hepimiz iç
çekmeden duramadık ve sanki sessizce bunu bizimde yapmamız gerektiğine dair söz
verdik birbirimize.
Karagöl’e veda edip,
kumanyalarımızı da yanımıza alıp, tek araçlık oldukça kötü bir yoldan Karçal
dağının zirvesine doğru yola koyulduk. Bir süre sonra aracımızdan indik ve
hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra kendimizi sislerin içine doğru bıraktık. Yer
yer yağmurun altında ama çoğu zaman da sislerin arasında, etrafımızda nasıl bir
manzara olduğunu göremeden yaklaşık 4 saatlik bir yürüyüş gerçekleştirdik. Ama
doğa arada bir sis perdesini üzerinden kaldırıyor ve 5 dakika için manzaranın
tadını çıkarmamıza izin veriyordu. Bu kısa süre bile üzerimizdeki tüm
yorgunluğumuzu almamıza fazlasıyla yetmişti.
Atanoğlu yaylasını da geçtikten
sonra, akşam konaklayacağımız, Karçal Dağı eteklerinde bulunan ve ismini beyaz
köpükler içerisinde bu yayladan yeryüzüne çıkan sudan alan Beyazsu Yaylası’na
ulaştık. Burada konaklayacağımız şirin yayla evinde güzel bir akşam yemeği
sonrasında oyunlar oynayarak gecenin tadını çıkardık. Geceyi yayla evinde
geçirmenin verdiği heyecan ile uykuya çok zor daldık.
Sabah erkenden kalkıp, kahvaltımızı
yaptıktan sonra Gorgit Yaylasına doğru bir noktaya kadar araç ile gelip yürüyüşümüze başladık. Efeler Köyünden Çikunet Yaylasına gidecek olan
köylülerin durak noktası olan Gorgit Yaylasının asıl ismi Gelgit Yaylasıdır. Haziran
ayında bölgede bulunan büyük sinekler hem hayvanlara, hem de insanlara rahat
vermediklerinden, köylüler kısa bir süre konakladıklarından yayla bu ismi almış.
Buradaki yayla evinde çayımızı içip,
soluklandıktan sonra tekrar yürüyüşümüze dik bir yamacı tırmanarak başladık.
Yaklaşık dört saat süren ve içerisinde 40 dolambaç adı verilen ama aslında bizce
130’dan fazla dolambacı olan zorlu bir parkuru tamamlarken, halı gibi serilen
çiçekler, gürül gürül akan dereler bize eşlik etti. Sanırım en güzel kısmı da
dolambaçları tırmanırken, karşı dağdan bize selam veren Şrata gölleri idi. Her
bir dolambaç sonrasında dönüp selam veriyor ve enerjimizi alıp tekrar yola
koyuluyorduk.
Dolambaçları tamamladıktan sonra, dik yamaçların tepe noktası olan ve 2950 rakıma sahip Ciskara’ya (geçit, kapı) geldik. Dağın diğer tarafına geçtiğimizde bizlere merhaba diyen mükemmel bir manzarayı görünce yorgunluğumuz bir an olsun uçup gitti. Bulunduğumuz noktadan, Çikunet yaylasını görebiliyorduk.
Dinlendikten sonra dağın dik taşlı yamaçlarından bizi Lekoban yaylasına ulaştıracak servisimizle buluşacağımız yere doğru tekrar yola koyulduk. Servise bindikten sonra yaklaşık yarım saatlik zorlu bir araç yolculuğu ile 2600 metrede bulunan Lekoban (Kayalar) yaylasındaki Lekoban Macahel Yayla evine ulaştık. Üç kişilik odalardan oluşan bu şirin yayla evinde hemen kendimizi duşa attıktan sonra, şömine başında güzel bir akşam yemeği eşliğinde muhabbete dalıp, Fiko'nun eşsiz bilmecelerine cevap vermeye çalıştık.
Yazı ve Fotoğrafların Her Hakkı Volkan EKİNCİ ve KHBAG'a aittir.
Dolambaçları tamamladıktan sonra, dik yamaçların tepe noktası olan ve 2950 rakıma sahip Ciskara’ya (geçit, kapı) geldik. Dağın diğer tarafına geçtiğimizde bizlere merhaba diyen mükemmel bir manzarayı görünce yorgunluğumuz bir an olsun uçup gitti. Bulunduğumuz noktadan, Çikunet yaylasını görebiliyorduk.
Dinlendikten sonra dağın dik taşlı yamaçlarından bizi Lekoban yaylasına ulaştıracak servisimizle buluşacağımız yere doğru tekrar yola koyulduk. Servise bindikten sonra yaklaşık yarım saatlik zorlu bir araç yolculuğu ile 2600 metrede bulunan Lekoban (Kayalar) yaylasındaki Lekoban Macahel Yayla evine ulaştık. Üç kişilik odalardan oluşan bu şirin yayla evinde hemen kendimizi duşa attıktan sonra, şömine başında güzel bir akşam yemeği eşliğinde muhabbete dalıp, Fiko'nun eşsiz bilmecelerine cevap vermeye çalıştık.
Yazı ve Fotoğrafların Her Hakkı Volkan EKİNCİ ve KHBAG'a aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder