Kırşehir’in Kaman ilçesinde Japon
Bahçesi var, gitsek mi diye sordu bir KHBAG’lı. Gezme olur da KHBAG “hayır” der
mi ? Doluştuk arabalara. Şarkılar,şakalar, gülüşmeler, olmazsa olmazımız Resul
Dündar’dan “Yağarsa Yağmur Yağar” türküsü eşliğinde vardık Japon Bahçesi’ne.
Bahçeden önce, Kaman Kalehöyük Arkeoloji Müzesi’ni geziyoruz. Müzenin
girişindeki tanıtım kısmı hepimizin ilgisini çekiyor. Plazma ekranın
karşısındaki sıralara oturuyoruz. Birden bir kadın silüeti beliriyor. Ve
başlıyor bize müze hakkında bilgi vermeye.
Höyükteki kazılar 1986 yılından bu yana Sachihiro Omura başkanlığında, Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi ve Japon Anadolu Arkeoloji Enstitüsü adına yapılıyormuş.
Kazılarda 4 uygarlık katı ve bu
katlara ait evreler ve çok sayıda yapı katı ortaya çıkarılmış. Bu dört uygarlık
katı, yeniden eskiye doğru şu şekilde sıralanıyor:
I. kat - Osmanlı Dönemi (MS 14. –
17. Yüzyıllar)
II. kat - Demir Çağı – Frig
Dönemi (MÖ 12. yüzyıl – 4. yüzyıl ikinci yarı)
IIa – MÖ 7. yüzyılın ikinci
yarısı – MÖ 4. yüzyılın ikinci yarısı[5] (Helenistik Dönem)
IIb – MÖ 7. yüzyılın birinci
yarısı
IIc – MÖ 8. yüzyıl
IId – MÖ 11. yüzyıl – MÖ 9.
yüzyıl (Karbon-14)
III. kat - Orta Tunç Çağı ve Geç
Tunç Çağı (MÖ 20. – 12. yüzyıllar)
IIIa – Hitit İmparatorluğu
IIIb – Eski Hitit
IIIc - Asur Ticaret Kolonileri
Çağı
Anadolu’nun uçsuz bozkırının
ortasında bir cennet ancak bir hayal olabilir. Ama değil! Japonya dışındaki en
büyük Japon Bahçesi Kırşehir’de. Burası
bozkırın ortasında bir vaha. Adeta cennetten kopma bir parça. Kuruluş hikayesi
de çok ilginç:
Kırşehir'in Kaman ilçesi Çağırhan
köyüne 80’li yıllarda arkeolojik kazı yapmak için bir Japon grubu gelir. Japon
arkeologların ilk çalışmasıdır bu. Kalehöyük’ün kazılmasına girişilir. Eski
Anadolu Medeniyetleri’ne ait pek çok bulguya rastlanır. Elde edilen bulgular
Japonya’da büyük sevinç yaratır. Japon arkeologlar bir tören
düzenlerler. Bunun şerefine de kültürlerinin vazgeçilmez simgesi Japon
Bahçesi’ni kurmaya karar verirler. Türk Hükümeti de projeyi destekler. Kısa zamanda bahçenin kurulması
için çalışmalara başlanır. Japon inceliği olarak da mümkün olduğunca Türk iş
gücü ve malzemeleri kullanılır. Bahçe, Türkiye ile Japonya
arasındaki kültürel ilişkileri geliştirecek ve çevrede yaşayanlara dinleme
alanı yaratacak şekilde düzenlenir. Japon Bahçesi’ne Kalehöyük’ü o sıralarda
ziyarete gelen Japonya Prensi Takahito Mikasa’nın adı verilir. Japon Bahçesi, Mikanasonomiya Anı
Bahçesi olur.
İşte Japon Bahçesinin
özellikleri:
Mikanasonomiya Bahçesi’nin
ortasında öncelikle Budist evrenin merkezinde yer alan sembolik Sumeru Dağı’nın
minyatür taklidi.
Dağın içinden de akan mini
çağlayan. Dağın çevresinde de hırçın fırtınalara açık okyanus kayalıklarının
benzeri.
Cennetin çevresi 14 bin bodur
bitki ve 3 bine yakın ağaçla bezeli. Türkiye’nin dört bir yanından getirilen
bitkilerin yanı sıra Japonya’ya has çeşitler de yer alıyor.
Budist tapınağı
Japon Bahçeleri M.Ö. 620 yılında
Budist hamisi Sa-ga-no-Umako’nun sarayında düzenlenen bahçeye dayanan köklü bir
geçmişe sahip.
Sekitoroo adı verilen taş kemer. Orjinali Çin’den Kore’ye sonra da
Budizm ile Japonya’ya gelmiş ve tapınaklara adak olarak konmuş.
Kule üst üste konan ve üzerinde
dinsel temalı kabartma ve yazılarla süsleniyor. Azumaya (Doğu’daki Ev) adı
verilen çay törenlerine ayrılan bir mekan bulunuyor. Bizim çardaklara benziyor.
Kıştan çıkıp çiçekleriyle
yeşillikleriyle güneşiyle bahara kavuşmuş olmanın verdiği sevinç ve coşkuyla,
Japon Bahçesinin çimlerinde yatıp yuvarlanıyoruz. Türlü çeşitli komiklikler
yapıp fotoğraflar çekiniyoruz. Hani ne
derler, çocuklar gibi şeniz. =)
Mangal yapalım-yapmayalım tartışmaları olmuştu aslında geziyi planlarken. Bir kısım mangal yapalım istemişti, bir kısım da “amaaaan ne uğraşçaz mangalla, lokanta restoran bir yer bulup orada yiyelim işte” demişti. Japon Bahçesinden çıkarken mangal yapmaya karar verilmişti. Önce Kaman’ın merkezine gidip alışveriş yapalım dedik. Kaman demek, ceviz demekmiş sevgili okur. Kilo kilo ceviz alıyoruz. Sonra da mangal malzemesi. Ve, Hirfanlı Barajı Gölü’ne doğru yola koyuluyoruz. Gölün girişinde “Plaj 10 metre sonra” “Yüzerken dikkatli olun” filan gibi uyarı levhaları vardı. Güldüm bunları görünce. “Plaj mı ? Kırşehir’de plaj ne arar yaaa” dedim içimden. Ve fakat, arabadan indiğimizde hakkaten de gölden ziyade deniz büyüklüğünde bir su kütlesi ve hakkaten de kumlarıyla filan bildiğin plaj karşıladı bizleri. Hirfanlı Baraj Gölü’nde, son yıllarda bulunan en yüksek su kuşu sayısı 133.809 imiş. 2004 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla Hirfanlı Barajı’nın büyük bir bölümünü kapsayan alan, turizm merkezi olarak ilan edilmiş. Ayrıca gölün belirli bir alanında rafting federasyonları, gençlik kampları, üniversiteler ve eğitim merkezleri tarafından su altı sporları, yelken, kürek, kano gibi faaliyetler de düzenleniyormuş.
Plajın kenarında da oturma
yerleri vardı. Oturma yerlerinin yanında da mangal yapılacak yerler. Bazı KHBAG’lılar mangal yapmaya başlarken,
bazıları salata yaptılar.
Sonra da kimimiz 5’lik simit misali göle nazır yatarken, kimimiz de kızlara karşı erkekler şeklinde “yakan top”, voleybol oynadık. Erkeklerin mızıkçılıklarına rağmen kızlar grubunun gayet iyi bir performans sergiledikleri gözlerden kaçmadı.
Yedik, içtik, güldük, oynadık. İp bile atladık. Yine KHBAG’ın olmazsa olmazı olan adetimizi yerine getirdik. Resul Dindar’ın “Yağmur”u eşliğinde, hocaların hocası Murat’ın yönetiminde horon teptik.
Sonra da kimimiz 5’lik simit misali göle nazır yatarken, kimimiz de kızlara karşı erkekler şeklinde “yakan top”, voleybol oynadık. Erkeklerin mızıkçılıklarına rağmen kızlar grubunun gayet iyi bir performans sergiledikleri gözlerden kaçmadı.
Yedik, içtik, güldük, oynadık. İp bile atladık. Yine KHBAG’ın olmazsa olmazı olan adetimizi yerine getirdik. Resul Dindar’ın “Yağmur”u eşliğinde, hocaların hocası Murat’ın yönetiminde horon teptik.
Yaz için, en yakın kaçamak
noktası olarak burayı işaretleyip geri dönüş yoluna koyulduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder