Madonna Di Campiglio
1993 senesinde Uludağ’dayım.
Kayakları ayağıma ilk taktığım zaman. Kaymayı öğrendiğim ilk anlar. Kulağımda
hep ‘kaymak uçmaya en yakın his’ küpesi sallanmakta. Özgürlüğüme özgürlük katma
arayışında bir pırlantaya rastlamış olmanın paha biçilemez heyecanı. O
kıyafetleri giyerken ve kayakların yerine oturmasında o ilk mekanizma sesini
duyan ben, sanırsınız ki F-16’nın kokpitine yerleşiyorum. Daha kaymaya
başlamadan zaten aklım bir karış havalanmış. Kıyafetler, tamam! Ayakkabılar,
tamam! Mekanizma sesi, tamam! ve şimdi sıra en havalı harekette, gözlüğün yavaş
yavaş gözlerin önüne indirilmesi ve batonları tutmak, tamam! kalkış için
hazırım. İşte! Bütün bu hazırlıkları
unutturan, bembeyaz bir sonsuzluğun içinde kalkış sonrası kendiniz ile baş başa
olduğunuz, kafanızı sağa veya sola doğru çok hafif çevirdiğinizde kayağın kar
içinde gidiş sesine eşlik eden rüzgârın sizi havalandırma hissi. Uçuyoruz!
O gün bugündür ben, uçmanın bu
formunu bırakamadım. O gün bugündür Türkiye’nin kayak merkezlerinde tanımlanamayan
bir cisim sürekli uçmaya devam ediyor.
Madonna Di Campiglio, dağlık
bölgesinin verdiği avantaj ile 1550 metreden 2600 metrelere kadar
kilometrelerce kayabileceğiniz farklı zorluklarda pistler ile kayakçıların
iştahını kabartır. Benim kayak yaparken en sevmediğim, kısa pistler ve
kayaklarımı çıkartmaktır. Burada değil kayaklarımızı çıkartmak, 150 kilometreye
yakın kayak pistleri, 57 adet lift, Pinzolo, Folgarida ve Marilleva pistlerine
de bağlantıları ile neredeyse kayaklarımızı kardan kesmek mümkün değil. Gözlerinizin
fal taşı gibi açılmış, aman Tanrım dediğinizi duyar gibiyim. İnsan hangi piste
saldıracağını şaşırıyor, pist geçişlerinde sanki pistler “bana gel” der gibi
bir fısıltı duyuyorsunuz. Kaydıraktan kayan çocuk hani yorulmadan koşarak
tekrar tekrar yukarı çıkıp kıkır kıkır gülerek kayar ya! İşte içinizdeki o
çocuk, bir anda uyanıp, kayarak indiğiniz noktadan en tepeye tekrar çıkıp
yeniden kaymak için sabırsızlıktan ne yapacağınızı şaşırıyor, kıkır kıkır
gülmeye başlıyor.
Böylesine devasa bir kayak
merkezi olup da sadece kayak yapabileceğinizi düşünmeyin sakın. Burası sadece
kayak ve snowboard yapanlar için bir cennet değil. Kışın yapılabilecekler
listesinde dağ kayakçılığı, hedikli kar yürüyüşü, buz tırmanışı, yamaç
paraşütü; yazın yapılabilecekler listesinde de Alpler’de trekking, dağ
bisikleti, Nordic yürüyüşleri, golf, yamaç paraşütü, dağ balıkçılığı ve mantar
avcılığı bulunmaktadır. Bana yetmediği gibi size de buralara yalnızca bir kez
gelmek yetmeyecek. Kendinizi bu kadar parçası hissettiğiniz bir yerde, bir
parçanızı bırakarak döneceksiniz. Geri döneceksiniz!
Yazı ve Fotoğrafların Her Hakkı Özgür Salcan ve K.H.B.A.G. na aittir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder